Blog

18 Haziran Translarla Eşitlik Günü, Kutlu Olsun!

ILGA-Europe’un Gökkuşağı Endeksi (Rainbow Index) raporlarına göre, 2022 yılında Türkiye LGBTİ+ olmak için Avrupa’nın en kötü ikinci ülkesi; Transgender Europe’ın (TGEU) 2016 yılındaki Trans Cinayetleri İzleme verilerine göre ise en fazla trans cinayeti işlenen ülkelerden birisidir. Ayrıca, Türkiye’de son dönemlerde artan LGBTİ+’lara yönelik hedef gösterme, nefret söylemleri ve özellikle translara yapılan saldırılar ve bu saldırıların cezasız kalması failleri cesaretlendirdiği gibi transların insan haklarını da görünmezliğe  sürüklemektedir.

 

Trans olmak demek sadece, kendisine atanan cinsiyeti reddedip karşıt sabit cinsiyet beyanı vererek cinsiyet uyum (cinsiyet geçiş/beden inşa) sürecine başlamak demek değildir. Bir trans cerrahi operasyon geçirmeyi isteyebileceği gibi bunu istemeyebilir de. Trans kimlikler de diğer kimlikler gibi tek bir varoluş normunun içine hapsedilemez ve tek bir şekilde tanımlanamaz. Kaos GL’nin 2020 yılında yayınladığı Çeviri Sözlüğü’nde trans/transgender; “sahip olduğu cinsiyet kimliği doğumda kendilerine atanan cinsiyetten farklı olan kişiler için kullanılan bir şemsiye terim” şeklinde tanımlanmıştır. Trans kadın ve trans erkek, en tipik trans kimlikleri olmakla birlikte, trans şemsiyesinin altında trans maskülen* ya da non-binary* gibi çeşitli terimler de mevcuttur. Bu terimleri kullanan kimi insanların kendilerini trans şemsiyesinin altında görmemeleri de mümkündür; dolayısıyla kişileri tarif edecek sözcükleri seçerken kendilerini nasıl tanımladıkları sorulmalıdır.

Dünyanın birçok yerindeki kimi translar resmi olarak tanınabilmek, toplum tarafından kabul görebilmek ve hayatta kalabilmek için hukuk ve tıbbın el ele vererek ördüğü bir sistemin içinde olmak zorunda kalıyor. Translar kendilerini var edebilmek adına istemeden vücut bütünlüklerinden vazgeçmek zorunda kalabiliyor. Translar, üzerlerinde birer baskı unsuru olan kimliklerindeki cinsiyet hanesini değiştirebilmek, yaşadıkları ayrımcılık ve ötekileştirmeden sıyrılabilmek için; üreme işlevlerinden sonsuza kadar mahrum kalabiliyor, hormon terapisi adı altında yıllarca ilaç kullanabiliyor ve istemedikleri cerrahi operasyonlara zorlanabiliyor. Ancak buna rağmen beden uyum sürecine başlamak ve cerrahi operasyon geçirmek isteyen translar birçok zorlukla karşı karşıya da kalmaktadır. Sürecin, herkesin yararlanabileceği ve herkes için eşit fırsatlar sunabileceği şekliyle yeniden düzenlenmesi ertelenemeyecek kadar önemli bir ihtiyaçtır.

  • Neden 18 Haziran?

Türkiye’de trans hakları için mücadele eden trans öz örgütü Pembe Hayat Derneği 2020 yılında, 18 Haziran’ı “Translarla Eşitlik Günü” olarak duyurduğu “Eşitlik Manifestosu”nu yayımladı.

18 Haziran, 2018 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından trans varoluşların hastalık kategorisinden çıkarılması yönünde verilen düzenlemenin (Hastalıkların Uluslararası Sınıflaması, ICD 11) tarihidir. Yıllarca “ruhsal bozukluk” olarak adlandırılıp medikalize edilen trans varoluş; 18 Haziran’da yine transların sürdürdüğü mücadele sonucu getirilen öneri ile sağlık otoriteleri tarafından hastalık dışı tanınmaya başlandı.

Bu her ne kadar trans mücadelesinin sonucunda elde edilen önemli bir kazanım olsa da, yıllarca trans olma halinin tıbbın bir hastalık olarak değerlendirilmesi, translara yönelik ayrımcılığı sadece hukuki ve tıbbi bir boyutta değil, aynı zamanda sosyal ve toplumsal boyutta da etkilemiş, hayatta ve ayakta kalmaya çalışan transların verdiği mücadeleyi yaşam kaybına da yol açabilecek şekilde daha da zorlaştırmıştır. Translar, hala yaşamın bir çok alanında (sağlık, barınma, eğitim, istihdam, örgütlenme özgürlüğü) çok katmanlı bir şekilde ayrımcılığa ve şiddete maruz bırakılmaktadır.

  • Transların maruz bırakıldığı ayrımcılık ve şiddet alanları

Translar, “genel ahlak”, “milli ve manevi değerler”, “dini değerler”, “Türk aile yapısı” vb. söylemlerle çevrili birçok dinamik nedeniyle marjinalleştirilmektedir. Görünmez olmaya zorlanan transların söylemleri önemsizleştirilmekte ve birçok alanda damgalanmakta, ayrımcılığa uğratılmakta ve şiddete maruz bırakılmaktadır. Transların yaşadığı şiddet ve ayrımcılık, diğer faktörlerin yanı sıra ırk, cinsiyet, sınıf ve uyruk tarafından şekillendirilen farklı şiddet biçimleriyle derinden kesişmekte ve katmanlaşmaktadır.

Dünyanın her yerindeki translar çeşitli şiddet türleriyle karşı karşıya bırakılmaktadır. TGEU, transların maruz bırakıldığı şiddeti: yapısal, kurumsal, toplumsal ve doğrudan şiddet olarak 4 farklı kategoride değerlendirilmektedir.

Transların maruz bırakıldığı yapısal ve kurumsal şiddette, transları korumaya yönelik ayrımcılıkla mücadele yöntemlerinin olmaması, bununla beraber nefret suçu mevzuatı bulunmaması örnek gösterilebilir. Bunlara ek olarak, uyum süreci ve yasal cinsiyet tanımaya dair, Türk Medeni Kanunu’nun 40. Maddesi; çok disiplinli teşhis, evli ise boşanma, yaş şartı ve kısırlaştırma gibi suistimal edici şartlar da dahil olmak üzere yasal cinsiyet tanımayı dair düzenlemeleri de söylenebilir.

Eğitim sisteminde diğer öğrencilerden, öğretmenlerinden ve yönetimden zorbalık, ayrımcılık ve hatta şiddet, trans gençlerin ortak deneyimleridir. Bununla beraber sağlık hizmetlerine erişim, barınma, istihdam alanları da transların yoğunlukla ayrımcılığa maruz bırakıldığı toplumsal şiddeti tanımlamayan alanlardır.

Translar aile üyeleri, partnerleri müşterileri, organize gruplar, polis ve diğer failler tarafından yüksek düzeyde doğrudan şiddete maruz bırakılmaktadır. Bildirilen şiddet biçimleri arasında ölüm tehditleri, cinsel şiddet, şantaj ve haraç ile fiziksel saldırganlık yer alıyor. TGEU’nun Trans Cinayet İzleme verilerine göre, 1 Ocak 2008 ile 31 Aralık 2014 tarihleri arasında Türkiye’de 37 trans öldürüldü. Transfobi, “seks işçisi fobisi” ve koruma mekanizmalarının eksikliği nedeniyle özellikle trans kadınlar güvensiz bir ortamda yaşamanın zorluğuyla karşı karşıyadır.

Trans Cinayetleri Politiktir!

Türkiye’deki her yurttaşın yararlanması beklenen haklardan transların da eşit olarak yararlanması gerekmektedir. Trans Hakları, İnsan Haklarıdır! Ancak Türkiye’de trans olmak yasa dışı olmamakla birlikte, çeşitli ahlak kuralları nedeniyle insanlık dışı muameleye maruz kalmakta ve hakları toplum ve devlet birimleri tarafından ihlal edilmektedir.

Translara yönelik her türlü damgalama, ötekileştirme, dışlama, ayrımcılık ve şiddet engellenmelidir ve transların insan haklarının güvence altına alınması zorunludur. Her türlü hukuki ve fiili koruma mekanizması oluşturulmalı ve bu mekanizmalara erişimin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Şiddet mağduru transların ihtiyaç duyduğu her türlü sosyal destek programlarının ve bu yöndeki politikaların trans seks işçileri ile işbirliği içinde ve trans seks işçilerini de kapsayacak şekilde geliştirilmesi çok önemlidir.

Eşit değiliz. Translarla EŞİTLENECEKSİNİZ.

Metin içinde kullanılan kavramlar:

  • *Transmasculine / Transfeminine: Transmaskülen/ Transfeminen. Transmaskülen, doğumda kadın atanmış olup, cinsiyet kimliği ya da cinsiyet ifadesi maskülen olan kişilere ait bir kimliktir. Doğumda kendilerine atanmış olan cinsiyetin bu kişiler için geçerli olmadığını, maskülenlikle derin bir bağ kurduklarını, ancak kendilerini mutlaka erkek olarak tanımlamadıklarını ifade eder. (Kaos GL (2020), LGBTİ Hakları Alanında Çeviri Sözlüğü)
  • **Non-binary: İkilik dışı, na-binary, “non-binary.” ( “Nan-bayn’ri” şeklinde okunur.) “İki şeyden oluşmayan, iki şeye işaret etmeyen ve iki şeyden ibaret olmayan” anlamına gelen “non-binary” sözcüğü, cinsiyet kimliğini ikili cinsiyet rejiminin sunduğu kadın ve erkek kategorilerinin içinde tanımlamayan insanları kapsayan bir şemsiye terimdir. (Kaos GL (2020). Non-binary kimlikler çeşitlidir, bunlar; bigender (iki ayrı cinsiyet kimliğine sahip olmak), gender-fluid (iki veya daha fazla cinsiyet kimliği arasında akışkanlık), agender (belirli bir cinsiyet kimliğine sahip olmamak) vb. şekilde sıralanabilir.

Kaynakça:

Paylaş:

Facebook
Twitter
WhatsApp

Benzer Yazılar