İnsani kriz nedir?
Öncelikle kriz ifadesine bakacak olursak, zorlayıcı yaşam olaylarını izleyen bir dönem, bir “dönüm noktası” olarak tanımlanıyor. “İnsani Kriz” ise, Birleşmiş Milletler tarafından tanımlandığı şekliyle, bir topluluğun veya bir grup insanın sağlığını, güvenliğini veya refahını tehdit eden bir olay veya olaylar dizisidir. İnsani kriz, insan haklarının yaygın bir şekilde ihlal edildiği, insanların yerlerinden edilmesine, gıda ve su sıkıntısına ve temel ihtiyaçlara erişim eksikliğine neden olan bir durum olarak da tanımlanmaktadır. Peki, neden insani krizler bazı kişileri daha fazla etkiler?
İnsani krizler kimleri (eşitsiz) etkiliyor?
Doğal afetler, çatışmalar ve salgın hastalıklar gibi krizlerin herkesi etkileyebileceği doğru olsa da, araştırmalar bazı grupların diğerlerine göre daha savunmasız olduğunu ve krizlerden eşitsiz bir şekilde etkilendiğini göstermiştir. İnsani krizlerden en çok kimlerin etkilendiği sorusu önemli bir sorudur. Örneğin, yoksulluk içinde yaşayan veya önceden sağlık sorunları olan kişiler gibi kadınlar, çocuklar, gençler ve LGBTİ+lar da genellikle orantısız bir şekilde etkilenmektedir. Ayrıca, mülteciler ve ülke içinde yerinden edilmiş kişiler, barınak, gıda ve tıbbi bakım gibi temel ihtiyaçlara erişimden yoksun olabilecekleri için krizler sırasında özellikle savunmasızdırlar. Bu eşitsizliklerin farkına varmamız vene olursa olsun tüm bireylerin kriz zamanlarında ihtiyaç duydukları kaynaklara ve desteğe erişebilmelerini sağlamak için çalışmamız çok önemlidir.
Ayrıca, engelliler, yaşlı bireyler ve marjinalleştirilmiş topluluklar da insani krizler sırasında daha yüksek risk altındadır. Yardım ve desteğe erişimde fiziksel erişilebilirlik ve ayrımcılık gibi ek engellerle karşılaşabilirler. Ayrıca, çatışma durumlarında bu gruplar özellikle hedef olabilmekte veya şiddet ve istismara maruz kalabilmektedir.
Bu kırılganlıkların genellikle kesişimsel olduğunu, yani bireylerin aynı anda birden fazla dezavantajlı gruba ait olabileceğini kabul etmek önemlidir. Örneğin, yoksulluk içinde yaşayan engelli genç bir kadın, bir kriz sırasında kaynaklara erişimi olan engelli olmayan bir erkeğe göre daha büyük zorluklarla karşılaşabilir.
Peki, gençlerin insani krizlerdeki konumu nedir?
Doğal afetlerin etkilerinin belirli gruplar üzerinde daha fazla olduğunu vurgulayan araştırmalar, afetlerden ortalama yaşam süresi, istihdam, işsizlik gibi konularda en fazla gençlerin, yaşlıların, kadınların, LGBTİ+ların, azınlık grupların ve yoksulların eşitsiz bir oranda etkilendiği belirtmektedir. Bu gruplar, afetlerden eşitsiz oranda etkilenen gruplardan olmasının yanı sıra, aynı zamanda afet önleme, müdahele ve iyileştirme süreçlerine hak temelli katılımda da sorunlar yaşamaktadırlar. Örneğin, gençlerin afet sonrası süreçlerde katılımı oldukça önemli olsa da, gençler, hak temelli katılımda ve bu alanlarda kendilerini var etmekte oldukça sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Hak temelli gençlik katılımı derken, gençlerin katılım sürecinde yalnızca birer katılımcı olarak değil, aynı zamanda birer hak sahibi ve özne olarak da kabul edilmesini gerekliliğini ifade eder. Bu, gençlerin katılım sürecinde şeffaf ve adil bir şekilde davranılması, söz hakkına ve öznellik deneyimlerine saygı gösterilmesi ve karar alma sürecinde eşit bir şekilde katılımıları anlamına gelir. Ancak, afetlerden sosyal, psikolojik, ekonomik ve daha bir çok alanda etkilenen gençler, çözüm ve iyileştirme süreçlerine katılımında öznelik deneyimlerinini ifade edememesi, bu deneyimlerin görünmezliğe itilmesine ve gençlerin yeniden hak ihlallerine maruz bırakılmasına neden olmaktadır. Gençlerin öznesi olduğu konularda çözümün de öznesi olması gerekliliği ve bu sorumluluğu alan açılması gerekliliği oldukça önemli olmaktadır.
Ayrıca, gençlerin kriz yönetimi sürecine daha fazla dahil edilmesi, gelecekteki krizlere hazırlıklı olma konusunda toplumun genel direncini artırabilir. Nitekim süreç içerisinde gençlik örgütlenmelerinin gücünü ve dayanışmasının ne kadar önemli olduğunu tekrardan görebilmiş olduk. Bu nedenle, gençlerin krizlerdeki konumu ve önemi, sadece bugün değil, daima özne olarak dahil edilmeleri de büyük bir önem taşıyor.
Sonuç olarak, gençlerin insani krizlerdeki konumu ve önemi oldukça büyüktür. Kriz yönetimi stratejilerinde gençlerin ihtiyaçlarına önem vermek, eşit katılımını destelemek, güçlendirmek ve krizlerden etkilenen insanlara dayanışma içerisinde olmaya olanak sağlamak, toplumların dayanıklılığını artıracaktır.
Eşitlik için ne yapmalı?
Bu eşitsizliklerin giderilmesine yönelik çabalar kapsamlı ve kapsayıcı olmalıdır. Etkilenen toplulukların katılımı ve liderliğinin yanı sıra farklı grupların karşılaştığı benzersiz ihtiyaç ve zorlukların tanınmasını da içermelidir. Ayrıca, insani yardım kuruluşları ve hükümetler yoksulluk, ayrımcılık ve temel hizmetlere erişim eksikliği gibi eşitsizlik ve kırılganlığın temel nedenlerini ele almak için çalışmalıdır.
Nihayetinde, insani yardım faaliyetlerinin amacı, geçmişleri veya koşulları ne olursa olsun, tüm bireylerin onurlu, güvenli ve emniyetli bir şekilde yaşayabilmelerini sağlamak olmalıdır. Bu da eşitlik, adalet ve insan haklarına bağlılığın yanı sıra her bireyin değerinin ve kıymetinin tanınmasını gerektirir.
- Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR), Depremzedelerle gerçek dayanışma için yaptırım kaynaklı kısıtlamaların kaldırılması çağrısı (eng.)
https://www.ohchr.org/en/taxonomy/term/878 - Dünya Bankası (The World Bank), Afetlerin İnsani Etkilerini Değerlendirme Kılavuzu (eng.)
https://www.undp.org/publications/guidelines-assessing-human-impact-disasters - Doğal Afet Durumlarinda İnsanlarin Korunmasi ile İlgili IASCc Operasyonel Kilavuz İlkeleri
https://www.stgm.org.tr/sites/default/files/2023-03/dogal-afetler-insan-haklari.pdf